17 Mayıs 2011 Salı

BEDİRHAN GÖKÇE




Anam Gelir

Sakalıma kır düştü,
Söylemeyin anama.
Üzülürde ağlar,
Ağlar sonra, bilirim.

Hepsi hepsi üç tane
Üç tel ne ki sakalda
Üzüldüğüne değmez,
Değmez sonra bilirim.
Gözlerime bir baksın,
Bir baksın anam şöyle.
Derdi gözümden okur,
Okur sonra bilirim

Yine İstanbul anlatırım,
Anlatırım neşeyle.
Neşemde hüzün bulur,
Bulur sonra, bilirim.

Ana bir şey yok derim,
Sen dua et gizlice.
Anam hep dua eder,
Eder sonra bilirim.

Ölüm haberim gelir
Bir gün bir gazetede.
Peşimden anam gelir,
Hemen gelir, bilirim.






Eylül


Memleket havalarından bir haber ver,
Eylül yağmuru nasıl düşer toprağa?
Kemah’ın kapalı dar yollarında
Hangi kuş hatıra çizdi dal uçlarına?

Yanıp sönen mavi ışıklarla kaybolan Yusuf
Geri döndü mü yurduna?
Ya Viranşehirli Yakup, Çaykaralı Musa?
Onlarda döndü mü yurduna? ...

Hani sen;
Aşkı bir üveyikten satın almıştın Sadri.
Ne oldu ona?
Bıçak kesmez oldu ağzını...
Susar oldun, yazmaz oldun daha...
Oysa yüreğimizi koymuştuk ortaya.
Hani, taşırdı be usta!

Bak yine bir Eylül havası var Sadri,
İkibin’e doğru 97 Mart’ında.
O gün doğan İsmail bugün delikanlı çağında
İlkbaharda sonbahar, bu nedir usta?

Maltepe cigarasının adı mı var bugün?
Üç bardak çayın hatırımı kaldı?
Tornacının yanında çıraktı dayın,
O günlerden yüzünde eser mi kaldı?
Gel yine bir gurbet türküsü uçuralım.
Munzur’dan İstanbul’a
Fırat’ın suyundan bulgur aşına
Serin göze başından Eylül ayına.
Üç gurbet türküsü tutturalım
Dostluk adına...

Bilirsin sende de bende de
Eylül’ün acı bir tadı vardı.
Şiire Eylül dediysek
Elbet;
Bir maksadı vardı.
Elbet
Adın Ayrılık Olsun
Ayrılanlardan farkımız olsun arama
Aradığın yerden kırılıyor söz
Kelime pazarında düş kırıklıkları
Kurşun yağıyor rahmet pazarına arama
Yitik bir dün kaybolmuş arzular kim kimi arıyor körler yurdunda
Kırılan dal kanayan kar avazında ayaz bir yar
Düştükçe yükseliyor yükseldikçe düşüyor mahrem duygular
Söylesene ey yar heybende nen var
Sen böle istedin diyor karanlıkta bir fısıltı sen böyle istedin
Anlamsız tedbirler basıyor en kanayan yarama
Çığlıklarla sarılan bu onulmaz yarayı
Çığlıklarla çoğaltıyor yol arayan aklıma
Arama sen aradıkça çoğalıyor içimde kefenlere sarılı sözler
Arama kilitlensin diller
Şimdi söyle isyan hangi tabutla kabre gider
Suskunluk hangi mezarda daha derbeder
Suya yazılmışken söylenmeyen kelimeler
Arama sen aradıkça daha çok vuruyor
umuda bilenmiş şiirler daha çok
Duy ki duy ki çatırdıyor göğün yedi kat üstü
Kirleniyor ses kirleniyor nefes
Altımızdan toprak kayıyor
Üstümüz kirlendikçe kirleniyor nefes nefes sözümüz közlendikçe
Kopsun artık koptuğu yerden ne varsa kopacak olan
Ağlasın üstelik nehirler altı çizilmiş anlamlı sözler kanasın
Kanasın el atına binmiş sahte gerçekler
Üstelik ağlasın bırak şimdiden öğrensin
Durgunluğu isyana dönen suskun şehirler
Ah anne bilsen genç kızların büyüyen dilleri mezar olacak
Perme perişan yüreklerin en sızlayan yerine
Hem de en sızlayan yerine çığlar yuvarlanacak
Ağzı açık topraklar yutacak evlatlarını yine
Aşktan ölen hiç bir ölü uyanmayacak anne
Kopsun koptuğu yerden kopacak olan ne varsa anne
Annem yeniden doğur beni
Bir beşikte değilde dağ başına bırak
Koma yapayalnız aşk acısıyla
Koma bu sarhoş şehirde beni al götür
Bir dağ başında bir kurda bırak
Ah anne bu kirletilmiş kentin en kirlisi benim
Sevdim aşktan değilde
Aşkı kaybetmekten korkar mı insan
Anne ben neyim korkusunu yenen
Her korkak zaferini kutladığı gün
Geride bir en kaz bırakacak
Küllerinden dirilecek bütün ölüler
Dönüp dönüp yüreğime vuracak
Annne bir dil bir zehir bir aşk bir nehir
Yıkansan boğulur sussan boğulursun
Arama kopsun kopacak olan ne varsa
İnceldiği yerden değilde güvendiği yerden
Sızlamasın sakın için sızlamasın yüreğin
Ne varsa düne dair bırak annne
Anne bırak gidenler hep benden gitsin
Ve sen ey mahur sevgili
Yürü mağrur bilinmezine şimdi
Kan tutarda can tutmazmış bilirim
Bilirim yeryüzü cennetine körpe gelinler lazım
Gözleri kirlenmemiş kızların doğusun
Boğsun diye en körpe yiğitleri
Arama sorma bir suskunluk ol sende ağrıyan yanıma
Durma kavuşmadan burada bütün ayrılanlardan farkımız olsun
Sessiz kalışlarında sesin benle boğulsun
Her yana hüzün dolsun
Adın ayrılık olsun





DOHTOR BEY
Verdigin perhize budur gayratım,
Bundan başka uyamayong dohtor bey,
Üç sepet yımırta sabah kahvaltım,
Teker teker sayamayong dohtor bey!



Iki leğen pilav, bir yayıg ayran,
Ister yağlı olsun ister yavan,
Yanına keseyong beş kilo sovan,
Yeyong yeyong doyamayong dohtor bey!



Üç tencere bamya yirim bişince,
Yirmi tas su içip biraz koşunca,
Her yanı sökülür garnım şişince,
Sağlam göynek geyemeyong dohtor bey!



Sinciye acımdan çogtan ölürdüm,
Sağolsun gomşular ediyo yardım,
Bi guzudan fazla yimem söz virdim,
Ayıp olur cayamayong dohtor bey!



Bazı az geliyo beş kasa hurma,
Yedi lahanadan yapıyoz sarma,
Onuda mı yeding deye hiç sorma,
Utaneyong deyemeyong dohtor bey!



Günde iki çuval unum gideyo,
Avradım her sabah ekmek edeyo,
Bir gazan fasille gönül ye deyo,
Artırmaya gıyamayong dohtor bey!



Senede gırk dönüm bostan ekering,
Benden başka kimse yimesing dirim,
Gavını, garpızı gabıglı yirim,
Acelemdeng soyameyong dohtor bey!



Bilmem gara Memmed nereye gider,
Buyumuş gısmatım, buyumuş gader,
Bi günde yediğim işte bu gadar,
Daha fazla yeyemeyong dohtor bey!





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.