Satarsın gözlerinin dikkatini, ellerinin nurunu, bir lokma bile tatmadan yoğurursun bütün nimetlerin hamurunu. Büyük hürriyetinle çalışırsın el kapısında, ananı ağlatanı Karun etmek hürriyetiyle hürsün! Sen doğar doğmaz dikilirler tepene, Başın ensenden kesik gibi düşük, işler ömrün boyunca durup dinlenmeden yalan değirmenleri, büyük hürriyetinle parmağın şakağında düşünürsün vicdan hürriyetiyle hürsün! kolların iki yanında upuzun, büyük hürriyetinle dolaşıp durursun, işsiz kalmak hürriyetiyle hürsün! En yakın insanınmış gibi verirsin memleketini, günün birinde, mesela, Amerika'ya ciro ederler onu seni de büyük hürriyetinle beraber, hava üssü olmak hürriyetiyle hürsün! Yapışır yakana kopası elleri Valstrit'in, günün birinde, diyelim ki, Kore'ye gönderilebilirsin, büyük hürriyetinle bir çukura doldurulabilirsin, meçhul asker olmak hürriyetiyle hürsün! Bir alet, bir sayı, bir vesile gibi değil insan gibi yaşamalıyız dersin, büyük hürriyetinle basarlar kelepçeyi, yakalanmak, hapse girmek, hatta asılmak hürriyetinle hürsün Ne demir, ne tahta, ne tül perde var hayatında, hürriyeti seçmene lüzum yok hürsün. Bu hürriyet hazin şey yıldızların altında.
|
KARLI KAYIN ORMANINDA |
Karlı kayın ormanında yürüyorum geceleyin. Efkârlıyım, efkârlıyım, elini ver, nerde elin? Ayışığı renginde kar, keçe çizmelerim ağır. İçimde çalınan ıslık beni nereye çağırır? Memleket mi, yıldızlar mı, gençliğim mi daha uzak? Kayınların arasında bir pencere, sarı, sıcak. Ben ordan geçerken biri : "Amca, dese, gir içeri." Girip yerden selâmlasam hane içindekileri. Eski takvim hesabıyle bu sabah başladı bahar. Geri geldi Memed'ime yolladığım oyuncaklar. Kurulmamış zembereği küskün duruyor kamyonet, yüzdüremedi leğende beyaz kotrasını Memet. Kar tertemiz, kar kabarık, yürüyorum yumuşacık. Dün gece on bir buçukta ölmüş Berut, tanışırdık. Bende boz bir halısı var bir de kitabı, imzalı. Elden ele geçer kitap, daha yüz yıl yaşar halı. Yedi tepeli şehrimde bıraktım gonca gülümü. Ne ölümden korkmak ayıp, ne de düşünmek ölümü. En acayip gücümüzdür, kahramanlıktır yaşamak : Öleceğimizi bilip öleceğimizi mutlak. Memleket mi, daha uzak, gençliğim mi, yıldızlar mı? Bayramoğlu, Bayramoğlu, ölümden öte köy var mı? Geceleyin, karlı kayın ormanında yürüyorum. Karanlıkta etrafımı gündüz gibi görüyorum. Şimdi şurdan saptım mıydı, şose, tirenyolu, ova. Yirmi beş kilometreden pırıl pırıldır Moskova... 14 Mart 1956, Moskova, Peredelkino KARIMA MEKTUP Bir tanem! Son mektubunda: 'Başım sızlıyor yüreğim sersem! ' diyorsun. 'Seni asarlarsa seni kaybedersem; diyorsun; 'yaşıyamam! ' Yaşarsın karıcığım ![]() kara bir duman gibi dağılır hatıram rüzgarda; yaşarsın kalbimin kızıl saçlı bacısı en fazla bir yıl sürer yirminci asırlılarda ölüm acısı. Ölüm bir ipte sallanan bir ölü. Bu ölüme bir türlü razı olmuyor gönlüm. Fakat emin ol ki sevgilim; zavallı bir çingenenin kıllı ![]() geçirecekse eğer ipi boğazıma ![]() mavi gözlerimde korkuyu görmek için boşuna bakacaklar Nazıma! Ben ![]() alaca karanlığında son sabahımın dostlarımı ve seni göreceğim ![]() ve yalnız yarı kalmış bir şarkının acısını toprağa götüreceğim... Karım benim! İyi yürekli altın renkli ![]() gözleri baldan tatlı arım benim: ne diye yazdım sana istendiğini idamımın ![]() daha dava ilk adımında ve bir şalgam gibi koparmıyorlar kellesini adamın. Haydi bunlara boş ver. Bunlar uzak bir ihtimal. Paran varsa eğer bana fanila bir don al ![]() tuttu bacağımın siyatik ağrısı ![]() Ve unutma ki daima iyi şeyler düşünmeli bir mahpusun karısı. |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.